Vücudumuzdaki ana tükürük bezleri, tıp dilinde majör tükürük bezleri olarak da adlandırılan kulak önü (parotis), çene altı (submandibuler) ve dil altı (sublingual) tükürük bezleridir. Bunun yanı sıra ağız içindeki mukozadan gırtlağa kadar yaygın şekilde yerleşmiş olan yüzlerce minör tükürük bezi de mevcuttur. Tükürük bezleri günde yaklaşık 1000-1500 cc kadar tükürük üretmektedirler.
Tükürük bezlerinin başlıca hastalıkları enfeksiyonlar, taşlar, tükürük bezi kanalındaki darlıklar ve tümörlerdir. En sık cerrahi uyguladığımız iki tükürük bezi olan kulak önü ve çene altı tükürük bezlerinin cerrahisi şu şekildedir.
Parotis (Kulak Önü Tükürük Bezi) Cerrahisi
Parotis bezinin en önemli anatomik özelliği içinden yüz sinirinin geçmesidir. Yüz siniri bu tükürük bezini derin ve yüzeyel olarak iki bölüme ayırır. Söz konusu yüz siniri bezin içerisinde önce iki ana dal sonra da bu dallardan kaynaklanan boyna, ağız köşelerine, yanaklara ve şakaklardan göze giden, yani yüzün mimik kaslarına giden ve hareket ettiren toplam 5 dala ayrılır. Parotis cerrahisini incelikli kılan, aynı zamanda hastaları korkutan da işte bu anatomik özelliktir.
Parotis cerrahisinde genel anestezi altında hastaya kulağın hemen önünden başlayıp çene altına doğru uzanan ve ‘S’ye benzeyen bir kesi sonrası cilt-ciltaltı geçilip tükürük bezine ulaşılır. Daha sonra bazı anatomik nirengi noktalarından yararlanılarak, lup denilen büyüteçler ya da mikroskoplar kullanılarak bezin içerisinde yüz sinirinin ana gövdesi bulunur, buradan da dalları takip edilir. Tümörlerin çok büyük kısmı bezin yüzeysel bölümünden çıkmaktadır. Söz konusu olan iyi huylu bir tümörse sinirin dalları korunarak tümör, sağlam dokuyla yani bezin yüzeysel bölümünün bir kısmıyla birlikte çıkarılır. Bezin tamamının çıkarılması gerekirse sinirin altındaki parçası da çıkarılacaktır. Mümkün olan her zaman, kötü huylu bir tümörde bile sinir tümör tarafından işgal edilmediyse sinir korunmaya çalışılır ancak yukarıda da belirtildiği gibi hastada ameliyat öncesi bir yüz felci varsa ya da sinirin bazı dalları ya da tümü tümör tarafından yendiyse sinir de tükürük beziyle birlikte çıkarılabilir. Mümkünse başka yerden alınan sinir parçalarıyla tamir edilmeye çalışılabilir. Ameliyat bitiminde estetik prensiplere uygun biçimde ameliyat kesi yeri dikilir, ameliyat sahasında kan birikmemesi için dren (vakum) yerleştirilir, ameliyat sahasını ve kulağı içeren bir sargı uygulanır. Söz konusu dren duruma göre bir-iki gün içinde çıkarılır, hastanın pansumanları yapılır ve dikişi 1 hafta sonra alınır.
Parotis cerrahisi sonrası ortaya çıkabilecek komplikasyonlar arasında enfeksiyon, kanama, yüz sinirinin geçici ya da kalıcı felci, kulak memesi bölgesinde hissizlik ve Frey sendromu (yemek yerken yüzde terleme-kızarma) sayılabilir. Frey Sendromu, nadir görülen, ilginç bir komplikasyondur. Bunun sebebi ameliyat sonrası hatalı bir iyileşme sonucu tükürük bezine giden sinir liflerinin ter bezlerine giden liflere karışmasıdır. Tedavisinde Botoks ya da gerekirse bazı cerrahi yöntemler uygulanabilir. Ancak bu cerrahini şüphesiz en korkutucu komplikasyonu, yüz siniri felcidir. Hasta kendisini bu cerrahiyi bilen, seven, deneyimli ve titiz bir cerraha emanet ederse söz konusu risk en alt düzeye indirilmiş olacaktır.
Submandibuler Bez (Çene Altı Tükürük Bezi) Cerrahisi
Bu cerrahide hasta genel anestezi altındayken çenenin yaklaşık iki parmak altından bir kesiyle cilt-ciltaltı geçilerek tükürük bezine ulaşılır. Söz konusu tükürük bezi çevre dokulardan sıyrılarak çıkarılır. Bir dren yerleştirilerek cerrahi kesi yeri estetik prensiplere uygun biçimde dikilir. Pansuman yapılır. Dren bir-iki gün içinde, dikiş ise bir hafta sonra alınır.
Submandibuler bez cerrahisi sonrası ortaya çıkabilecek komplikasyonlar arasında kanama, iltihap, dilin hareket ve duysal sinirlerinin zedelenmesi, yüz sinirinin ağız köşesine giden dalının geçici ya da kalıcı felci sayılabilir. Bir kez daha hastaları en çok korkutan bu sözü son geçen komplikasyondur. Yüz sinirinin söz konusu dalında felç olursa ağız köşesinde özellikle hasta gülümsediğinde belirginleşen bir asimetri ortaya çıkabilir.
Her iki cerrahide de hasta kendisini bu cerrahiyi bilen, seven, deneyimli ve titiz bir cerraha emanet ederse söz konusu risk en alt düzeye indirilmiş olacaktır.
Doç. Dr. M. Güven GÜVENÇ
dr@guvenguvenc.com